Bu Blogda Ara

11 Kasım 2010 Perşembe

nefret

nefret... ne kadar büyük bir sözcük değil mi? ben de dahil bir çok insan çok rahat kullanıyor bu sözcüğü. şundan nefret ediyorum, bundan nefret ettiğim, en nefret ettiğim şeylerden biri bu vs...
ama düşünüyorum bazen. ben hayatıma giren hiç kimseden ya da karşılaştığım hiçbir şeyden gerçek anlamda nefret etmedim. sevmediğim olmuştur, hayatımda istemediğim olmuştur, ağzının ortasına bir tane patlatasım gelmiştir. ama nefret etmedim.
belki de nefret etmek istemedim. ağır bir yük nefreti taşımak. insanı yoran, yıpratan, içten içe parçalayan bir duygu olsa gerek. nefret edecekleri şeylerle karşılaşmış insanları düşünüyorum, merak ediyorum o yükü nasıl taşıyorlar. atmak isteseler nasıl atacaklar üstlerinden o ağırlığı ya da atmak istiyorlar mı?
aman sakın yanlış anlaşılmasın. bakın ben ne kadar sevgi dolu bir insanım diye caka satmak değil derdim. tam tersine sevmediğim o kadar fazla insan, durum, yemek, eşya, şehir var ki saymakla bitiremem.
ben sadece o kadar can yakacak bir durumda kalmamış bir insanım. umarım kalmam da çünkü nefreti taşıyacak kadar güçlü bir insan değilim ben...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder